İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dengeli Kalkınma Modeli

Yeni çağla birlikte dünyada birçok değişim meydana geldi. Oyunun kuralları değil, oyunun kendisinin değiştiğine şahitlik ettiğimiz günlerdeyiz. Bu değişimden en çok etkilenen kesim devlet oldu. Yeni çağ ile devletlerin büyük kısmı içerisindeki değişimlere bağlı olarak sıfırlanma ve yeniden yapılanma sürecine girildi. Makro açıdan bakıldığında dünyadaki politik kutupların değiştiğini ve her ülkenin yeni çağda konum almak gayretlerini görüyoruz.

Yeni çağda devlette en önemli konu yönetim olacak. Geçiş sürecinde savaşlar, çatışmalar gibi olaylar, askeri olayların ön planda olacağı algısını oluştursa da kartlar dağıtılınca yeni dünya düzeni kurulacak ve sakin günlerine dönecek. İşte o anda yönetim devletteki en önemli güç haline gelecek. Bu sebeple de yönetimi güçlendirmek için, şimdiden beşerî yatırım yapılması gerekiyor. Yeni çağda süper güçlü ülkelerden olunmak isteyen devletler, yeni çağın kurallarına göre yönetim sistemlerini yapılandırmak zorundadır.

Bir devletin en önemli amacı, o ülkenin kalkınmasını sağlamaktır. Bu, eski çağda, devlet öncülüğünde yapılan ve sürecin büyük bir kısmında devletin aktif olarak rol aldığı bir akış içerisinde yapılıyordu. Yeni çağda bu kalkınma modeli de tamamen değişecek.

Yeni çağın kalkınma modeli; devletin öncülüğünde, koordinasyonunda ve denetiminde sivil toplumun, özel sektörün ve toplumun aktif olarak yer aldığı bir bileşik gücün aktif rol almasıdır.

Bileşik güç, devlet öncülüğünde, koordinasyonunda ve denetiminde sivil toplum, özel sektör ve toplumdan (toplumun özel sektör ve sivil toplum dışında kalan kesimden) oluşan paydaşların o ülkenin kalkınması amacıyla bir araya geldiği çalışma grubuna denir.

Dengeli kalkınma, yeni çağın süper güçlü ülkelerinden biri olmak amacıyla bileşik gücün, ülkenin kalkınmasını sağlamak üzere yaptığı çalışmalara denir. Dengeli kalkınmada devletin özel sektör ve sivil topluma daha fazla rol dağıtarak sorumluluk vermesi, paydaşlar arası koordinasyonu sağlaması ve denetimi gerçekleştirmesi esastır. Dengeli Kalkınmanın tek amacı, kalkınmadan toplumun tüm kesiminin faydalanması ve istifade etmesidir. Belli gelir, iş ve coğrafi konum gibi farklı kriterde bulunanların kalkınmadan etkilenip toplumun diğer kesimin fayda görmediği kalkınmayı, dengeli kalkınma reddeder.

Kalkınmada denge kavramı iki farklı amaçla kullanılmaktadır. Birincisi kalkınma için devlet, sivil toplum, özel sektör ve toplumdan oluşan paydaşlarla bir planlama yapılmasıdır. İkinci olarak kalkınma sonucunun toplumun dengeli şekilde herkesçe hissetmesi ve fayda görmesidir. Yani hem girdi hem çıktı aşamasında dengeli olmayı ifade etmektedir.

Devlet, kalkınma hedeflerinin belirlenmesi; bileşik güç paydaşlarına görev dağılımını yapması, paydaşlar arası koordinasyon, iletişimi sağlama ve sürecin denetiminin; gerekli revize ve tedbirlerin alınmasını gerçekleştiren öncü olan en büyük paydaştır. Devlet en önde diğer paydaşları kalkınma için peşinden sürükleyecek lider pozisyonundadır. Egemenliğine dayanarak; diğer paydaşlar üzerinde yaptırım, ceza verme, vergi alma gibi anayasa ve yasalara bağlı haklara sahiptir. Özel sektör, kalkınma politikaları için devletin belirlediği hedefleri yerine getirmekle yükümlüdür. Özel sektör, devletle arasındaki köprüyü bir diğer paydaş olan sivil toplum ile gerçekleştirecek. Sivil toplum özel sektör ile devlet arasında konumlanmaktadır. Devletin ve özel sektörün yapması gerekenler konusunda baskı grubu görevini üstlenecektir. Dengeli kalkınma modelindeki bileşik gücün son paydaşı toplumdur. Bir ülkenin kalkınması için bireylere de görevler düşmektedir. Toplumda birey olma bilinci ve hareketi içerisinde olmak da kalkınma için bir şeyler yapmaktır. Dolayısıyla toplumun, özel sektör ve sivil toplum dışında kalan kısmı için de fonksiyonlar yüklenmesi gerekecektir.

Dengeli kalkınma modelinde, ülkenin gelişmesi ve kalkınması için, herkesin taşın altına elini koymasıdır. Dengeli kalkınmada amaç, sorumlu bireylerin olduğu bir toplum inşa etmektir. Eski çağın sonlarına gelindiğinde bireylerin, kurallara, kanunlara ve toplumda yazılı olmayan kural, alışkanlık, geleneklere uyulmama eğilimi söz konusu olduğunu gördük. Böyle olunca devletin kalkınma yolunda tek başına kaldı. Hal böyle olunca da dünyadaki ülkelerin kalkınması yavaşladı.

Yeni çağa geçiş süreci, diğer paydaşların önemini gösterdi. Yaşanan doğal afetlerde ekonomik, sosyal ve yardımlaşma gibi konularda sivil toplumun, özel sektörün ve toplumun desteğinin önemi görüldü. Bundan sonra da devlet, diğer paydaşları göz ardı etmeden, sorumluluk alanına dahil etmelidir. Böylece ülkenin kalkınması için tüm kesimleri hedeflere ortak edip, topyekûn şekilde hedefe gidilmesi sağlanmalıdır. Çünkü bundan sonraki süreçte devletin, bileşik gücü oluşturmadan, tek başına çalışması yeterli olmayacaktır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir