Devlet yönetimi, organizasyonun büyüklüğü ve çalışan sayısı nedeniyle yönetilmesi oldukça zor bir alandır. Bu alandaki yönetim sistemleri ve insan kaynakları, özel bir uzmanlık gerektiren karmaşık bir yapıya sahiptir. Hem teorik bilgi hem de pratik deneyim, bu iki alt bölümde başarılı olabilmek için elzemdir.
Teorideki çeşitli görüşlerin ve pratikteki karmaşık uygulamaların varlığı, somut fayda elde etmeyi zorlaştıran etkenler arasında yer almaktadır. Paydaşlara somut yararlar sağlayacak uygulamaların hayata geçirilmesi, bu karmaşık sistemde oldukça güçtür. Bu durum, devlet yönetiminin kendine özgü bir alan olduğunu ve bu alanda hem teorik hem de pratik çalışmalara sahip uzmanların bulunmasının önemini vurgulamaktadır.
Devlet yönetimi uygulamalarını dört ana başlık altında incelemek mümkündür: mevcut bir uygulamanın başka bir uygulama ile değiştirilmesi, mevcut uygulamanın iptal edilmesi, yeni bir uygulamanın eklenmesi ve mevcut uygulamanın olduğu gibi korunması. Bu süreçlerin her birinde en önemli kriter, uygulamanın somut sonuçlar doğurması ve hissedilebilir fayda sağlamasıdır. Eğer bu ilke yönetimin her aşamasında hayata geçirilebilirse, karmaşık olan devlet yönetimi daha anlaşılır bir hale gelecektir.
Devlet yönetiminin hukuk diliyle iç içe geçmiş karmaşıklığı hem yazılı belgelerde hem de uygulama süreçlerinde karmaşık prosedürlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bu durum, devlet hizmetlerinden yararlanan paydaşların somut fayda elde etme oranını düşürüyor. Sonuç olarak, mutsuz paydaşlar tablosu ile karşı karşıya kalıyoruz.
Devlet yönetimine dair iki temel hatanın düzeltilmesi gerekmektedir. İlk olarak, devlet yönetimi, yönetim ilkelerine uygun bir şekilde yapılandırılmalı ve bu yapı sonrasında hukuki bir temele oturtularak hayata geçirilmelidir. İkinci olarak, yönetim süreçleri, somut fayda sağlayacak şekilde gereksiz prosedürlerden, karmaşık yazım ve süreçlerden arındırılarak sadeleştirilmelidir. Ancak bu koşullar altında, yönetim ilkelerine uygun gerçek bir yönetim sisteminden söz edilebilir.
Hiçbir algı, gerçeğin yerini alamaz. Bu nedenle, yalnızca kâğıt üzerinde oluşturulmuş ve gerçeklikle bağlantısı olmayan bir yönetim sisteminin uygulamada paydaşlar arasında memnuniyet yaratmaması, yazılacak yüzlerce sayfalık rapordan daha önemlidir. Dolayısıyla, sistemin faydasını anlatan raporların, gerçek anlamda fayda üretmediği sürece, hiçbir kıymeti yoktur.
Yalın yönetim kavramı, gereksiz süreçler, prosedürler, yönetmelikler ve hukuki yükümlülüklerden arındırılmış, paydaşların somut ve hissedilir faydalar elde ettiği bir sistemdir. Bu yönetim anlayışını benimseyen ülkeler, süper güç olma yolunda önemli bir avantaja sahip olabilirler. Bu nedenle, devlet yöneticilerine bu konuda önemli görevler düşmektedir. Eğer bir devletin süper güç olma hedefi varsa, yalın yönetimi hayata geçirmesi kaçınılmazdır.
Sonuç olarak, bir ülkede halkın beklentisi, devlet yönetiminin kendilerine ve diğer paydaşlara somut hizmetler sunmasıdır. Toplumun ödediği vergilerin karşılığında bu beklenti son derece doğaldır. Eğer karmaşık devlet yönetimi, yönetim ilkelerine uygun bir şekilde düzenlenip yalın hale getirilirse, bu durum teoriden pratiğe geçerek somut ve hissedilir faydalar sağlamaya başlayacaktır. Toplumun beklentisi de tam olarak budur ve devlet yöneticilerinin ortaya koyması gereken vizyon da bu çerçevede şekillenmelidir.
İlk yorum yapan siz olun