Devlet yönetimi, yönetim biliminin en karmaşık ve geniş organizasyon yapısına sahip alanıdır. İç ve dış paydaşlarıyla birlikte dünya nüfusunu kapsayan bir devletin yönetim sistemini oluşturmak ve bu sistemin etkin bir şekilde işlemesini sağlamak oldukça zorlu bir süreçtir.
Devlet yönetimi genellikle toplum ile devletin birbirinden ayrı, uzak iki taraf olarak algılandığı bir alan olarak düşünülmektedir. Ancak bu, yanlış bir anlayıştır. Devlet yönetimi, yalnızca toplum için değil, aynı zamanda ülkenin bütünlüğü ve gelişimi için vardır. Toplum, devlet yönetiminin bir parçası olarak ülkenin ilerlemesinde önemli bir rol oynamaktadır. Devlet ve toplum, eşit düzeyde olup, birlikte hareket ederek ülkenin kalkınmasından sorumludurlar. Toplum, tüm sorumlulukları devlete yükleyemez; zira toplum da devlet gibi, ülkenin paydaşıdır. Toplumun bu sorumluluktan kaçınması, toplumsal bozulmalara yol açabilir. Unutulmamalıdır ki, devlet yöneticileri ve diğer tüm çalışanlar da toplumun birer parçasıdır. Bu nedenle, devlet yönetimindeki sistemsel bozulmaların yanı sıra, çalışan kaynaklı sorunlar da toplumdan kaynaklanmaktadır.
Devlet, bir ülkenin kalkınmasında aktif bir rol üstlenirken, toplumun da devlet yönetimini denetleme sorumluluğu bulunmaktadır. Eğer bu iki taraf görevlerini yerine getirmezse, ülkenin kalkınması zorlaşır ve mevcut gelişmeler durma noktasına gelebilir. Dolayısıyla, bir ülkede devlet yönetimiyle ilgili şikayetler varsa, toplumun da kendi rolünü sorgulaması gerekir. Devletteki sorunlar yalnızca yönetimle ilgili nedenlerle açıklanamaz; toplumun bu sorunlara kayıtsız kalması da önemli bir etkendir.
Devlet yönetimi, toplumdan bağımsız düşünülemez; bu iki alan birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Eğer toplum ve devlet yönetimi arasında bir mesafe oluşmaya başlarsa, toplum bu durumu denetleyici rolüyle engellemeli ve her zaman ülkenin kalkınma hedefi doğrultusunda yakın bir ilişki içinde olmalıdır. Aslında, toplum denetleyici bir konumda olduğu için devlet yönetiminin en önemli parçalarından biridir. Denetim eksikliği, devlet yöneticilerini rehavete sürükleyebilir ve bu da ülkenin kalkınma hızını yavaşlatabilir veya durdurabilir. Bu nedenle, toplumun görev bilinciyle hareket etmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde, devlet yönetiminde istemli ya da istemsiz bozulmalar meydana gelir. Eğer toplum kayıtsız kalmaya devam ederse, bu bozulmalar sistematik ve insan gücü açısından kronik bir hale gelebilir. Kronikleşen sorunların çözülmesi ise ülkenin uzun yıllarını alabilir.
Sonuç olarak, bir ülkenin kalkınması için hem devlet yönetiminin hem de toplumun kendi rollerini ve sorumluluklarını bilmesi gerekmektedir. Eğer bu iki taraftan biri görevini ihmal eder veya eksik yerine getirirse, bu durum ülkenin kalkınma sürecine zarar verecektir. Bu nedenle, her iki taraf da görevlerini en iyi şekilde yerine getirme sorumluluğuyla hareket etmelidir. Aksi takdirde, kalkınmanın beklenen düzeyde gerçekleşmemesi durumunda sorumluluğu diğer tarafa yüklemek, gerçeği saptırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İlk yorum yapan siz olun