Türk iş dünyasının geri kalmasının temel nedenlerinden birisi de iş dünyasının devlet ile olan arasındaki ilişkinin zayıf olması. Vergi gelirlerinin çok olması sebebiyle bugüne kadar devlet iş dünyasına çoğunlukla soğuk yüzünü göstermiş, buna karşın iş dünyası devlet ile iş birliği içerisine gitmekten çekinmiş.
Hâlbuki ki taraflar güç birliği içerisinde olsa, ülkemizin gelişimi için ciddi bir sinerji ve enerji ile katma değer yaratılacaktır. İki taraf da kayıtsız kalmaya devam ediyor. Bir taraf kaçarken öbür taraf kovalıyor.
Dünya düzeninde yeni bir kilometre taşı
2020 senesi, pandemi sebebiyle birçok konuda olduğu gibi iş dünyasında da yeni bir çağın başlamasına sebep oldu. Bir çağ kapandı, yenisi açıldı.
Son zamanlarda sıkça bahsedilen endüstri 4.0, pandemi ile birlikte pratik olarak gündelik hayatımıza girmiş oldu. Bir yandan yavaş yavaş endüstri 4.0 sürecinde ilerlerken, bir yandan da yeni düzende herkes kendisini konumlandırmaya çalışıyor. Devletler, şirketler, insanlar…
Aslında doğal olarak herkesin bir rolü olmasına karşın, her taraf kendince farklı roller kapmaya çalışıyor. Elbette bunun altında yatan neden, elindekinden daha fazlasını istemek. Lakin piyasalardaki görünmez el, piyasayı doğal ya da olması gereken hale getirecek.
Peki bu süreçte olması gereken şartlar nedir?
Yeni dünya düzeninde ya da yeni çağda devletlere de özel sektöre de birbirini tamamlayıcı farklı roller verilmiş. Sınırı kesin olarak çizilmiş, rol çatışması ya da rol belirsizliğinin olmadığı bir tablo karşımızda.
Ekonomik sınırların kalktığı bir dünya söz konusu. Dünya artık tek pazar. Tek pazar olması rekabetin had safhada olacağını gösterir. Tüketicilerin satın alma davranışlarında değişikliklerin olacağı kesin. Geçmiş dönemdeki üretim, pazarlama teknikleri işe yaramayacak. İlişkisel pazarlama yerini lobisel pazarlamaya bırakacak. Büyük lobi faaliyetleri ile gerçekleştirilecek pazarlama faaliyetlerini mikro ölçekte şirketler yaparken, makro ölçekte devletler yapacak. Çünkü devletlerin gücü sahip olduğu silahlarla değil sahip olduğu markasal değeri ve kasası dolu şirketlerle ölçülecek. Şirketlerin sadece kasasının dolu olması onun güçlü olduğunu göstermeyecek. Dünya üzerindeki hâkim olduğu pazarlarda kurmuş olduğu network gücü şirketlerin itici gücü olacak. Faaliyetlerini sonlandırdığında milyonlarca insanın etkilendiği şirketler, gücü elinde tutacak. Düşünsenize ülke sınırları içerisinde böyle 4-5 tane şirketi olan devlet, kime hangi yaptırımı yaptırmaz?
Şirketlerin bu hale gelmesi için elbette makro ölçekteki lobi çok önem taşıyacak. . Olmalı mı olmamalı diye yıllardır süre gelen tartışma son bulacak. Devletlerin yönetimi artık resmen şirket yönetir gibi olacak.
Hantal ve bürokrasi yoğun yapılar yıkılacak. Verimli ve hızlı organizasyonlar başarıya ulaşacak. Dolayısıyla bu haliyle devletlerde de reform yapılması gerekecek.
İki taraf da birbirini tamamlayacak. Aralarındaki ilişki sadece vergisel boyutta olmayacak. İletişimsel ve ilişkisel yoğun bir dönem bizi bekliyor.
Yeni dünyada herkesin görevini yaptığı ülkeler zirveye çıkacak. Şu anda herkes aynı noktada. Her paydaşın yapması gereken tek şey var; o da çalışmak…
İlk yorum yapan siz olun