İnsanoğlu var olduğundan beri bir şeylere inanmaya ve yaşamı boyunca zorluklarla mücadelede inanmak istedikleri şeyin yol göstericiliğine ihtiyaç duymuştur. Semavi dinlerden sonra dünyanın kullanma kılavuzu gelmiş olmasına rağmen, insanlar çeşitli dış etkenlerin yüzünden bunları tam manasıyla kavrayamamış ve sanayi devrimlerinin etkisiyle gelişen teknoloji yaşam standartlarını yükseltmesiyle de bir boşluğa düşmüştür. Bu durum kapital düzende para kazanılacak güzel bir fırsat alanı yaratmış, “kişisel gelişim” adıyla bir sektörün doğmasına sebep olmuştur. Sektörün doğuşuyla birlikte, özünden çok uzakta, paranın odak olduğu bir kapital düzen kısa sürede tüm dünyaya yayılmıştır. Kitaplar, söyleşiler, çeşitli videolar, görüşmeler, seanslar, eğitimler, danışmanlıklar… Çok farklı formasyonda hazırlanan ürünler oluşturuldu. Bu ürünlerden dünya genelinde çok ciddi paralar kazanıldı. Sistem insanı daha iyiye götürme iddiasıyla ortaya çıkmış olsa da kısa zamanda, para hırsıyla, işin ehil ve uzmanı olmayan kişilerin yarattığı enflasyon ile çoğunluğu para kazanma odaklı, iyileştirmeden uzak, yarayı tedavi etmekten ziyade yara bandıyla geçici çözümler sunan bir sektör haline getirdi.
Sektör gelişmiş ülkelerde can bulduktan sonra hızla dünyanın her yerine yayıldı. Zaman ilerledikçe teknoloji gelişiyor; insanoğlunun hayatı kolaylaştı, yaşam şekli değişti ama içinde bulunduğu boşlukta bir o kadar derinleşmeye başladı. Yani zamanın ilerlemesi insanı kalabalıklar içinde daha da yalnızlaştırmaya mahkûm etti. Bu da kişisel gelişim sektörünün sürekli hızla büyümesine ve ürünlerin daha da artmasını sağladı. Yara bandını tedavi olarak öğreten sektör, insanları kendine bağımlı hale getirmeyi başardı. Tedavi olduğunu düşünen ama yara bandıyla sadece geçici çözümler alan insanlar içinde bulundukları boşluğu doldurmak için kişisel gelişim sektörüne daha da bağımlı hale geldi. İşi bilmeyen onlarca kişi, milyonlarca kitap, video, seans, eğitim ve diğer ürünlerle kişisel gelişim sektörünü cirosu muazzam bir büyüklüğe getirip, sektörün parlamasını sağladı. Bu da sektörde “uzman” olarak para kazanmak isteyen insanların iştahını arttırdı. Öyle bir döngüye girdi ki, insanlar her saniye daha da yalnız hale gelirken, sektöre de daha bağımlı hale geldi. Sektör büyüdükçe insanlara sunduğu ürünleri arttırdı, sonuç olarak daha mutsuz insan kitlesi çoğunluğu geçici çözümlerin olduğu bir sektörsüz yapamaz hale geldi. Sektördeki uzmanların gerçek manada çok azı gerçek çözümler üretirken, perde arkasında kaldılar. Çünkü kişisel gelişim uzmanı popüler olmaktan, algılar üzerine inşa edilmiş PR çalışmalarından uzak durması gereken kişilerdir. Hatta daha ilginci kitap yazanların bir kısmı, gölge yazar ile para karşılığında başkasına kitap yazdırıp, popülerliği üst seviyede tutmayı başardı.
Gerçek manada kişisel gelişim uzmanı, hayattaki acıları tadan, düşmüş ve tekrar ayağa kalkabilmiş yani bir şeyleri gerçek manada başarabilmiş kişiler olmalıdır. Hayatta hiç zorluk, acı ve yenilgi yaşamamış insanlar kişisel gelişim uzmanı olamaz. Algısı yüksek ama içi boş motivasyon cümleleri insanlara fayda sağlamaz. Neyi nasıl yapması gerektiğinin yolunu çizmelidir, sadece neyi yapması gerektiğini değil. İnsanlara farklı bakış açıları sunacak, en doğrusunu seçmeyi öğretmeli ve bunu alışkanlık haline getirmelidir. Yani kişisel gelişim uzmanı sadece balık tutmamalı, balık tutmayı da öğretmelidir. Kendine bağımlı hale getiren uzman, gerçek anlamda kişisel gelişim uzmanı değildir.
Elbette sektördeki herkesi aynı kefeye koymak doğru değildir. İşini çok iyi şekilde yapan uzmanlar da var. Burada yapılan eleştiri sektöre dair olmakla birlikte, kişisel değildir.
Dünyadaki bu çılgınlık her geçen gün daha da artarken sektörün standartlarının oluşmaması vahim bir durumdur. Bu konuda devletler sektörel standartları belirleyecek çalışmalar yapmalıdır. Akredite edilecek uzmanların varlığı hem işlerin doğru yapılması adına hem de insanlara daha fazla katma değer yaratılması adına önem taşımaktadır. Daha fazla fayda yaratılması toplumun refahındaki artışa da katkı sağlar.
Sonuç olarak kişisel gelişim sektörünü kapital bir canavara dönüşmesinden sonra özünden uzaklaşarak fayda sağlamaktan çok para kazanmaya odaklı bir endüstri haline gelmesi üzücü bir durumdur. Bunun önlemini almak ise devletin sektörel standartları belirleyeceği, standartlara uymamanın yaptırımları olacağı bir sistem kurmasıdır. İşte o zaman, kapitalist zihniyetinden sıyrılarak, çok daha fazla katma değer yaratan bir sektör haline gelecektir.
İlk yorum yapan siz olun