2019 yılında Covid-19 virüsünün yol açtığı salgın nedeniyle ilan edilen pandemi, yeni bir çağın başlamasına sebep oldu. Böylece 1789 yılındaki Fransız İhtilali ile başlayan yakın çağ kapanmış oldu. Yeni çağın 2025 yılında tam anlamıyla başlayacağı öngörülmekle birlikte o zamana kadar bir geçiş süreci olacaktır.
Yeni bir çağın başlaması için eski çağa ait ne varsa her şeyin sıfırlanması gerekiyor. Bütün alışkanlıklar, davranışlar ve düzenin yıkılması ve yerine yeni bir düzen kurulması gerekiyor. Dünyada kartların yeniden dağıtılması için 2025 yılına kadar yakın çağa ait kurulan düzenin sıfırlanması şart.
Özel sektördeki şirketlerden, pazar lideri olması veya sektöründe ilk sıralarda yer alması beklenir. Fakat yeni çağ ile pazar kavramı da değişti. Pazar artık, bulunulan ülke ya da bölge değil tüm dünya olarak değişti. Yani bir üretim yapıyorsanız veya bir ürün ya da hizmet satıyorsanız rakibiniz dünyada sizinle aynı işi yapan şirketler oldu. Başarı şansı geçmiş çağa göre çok azaldı. Azalan bu şansı arttırmak yine özel şirketlerin elinde. Kalite kavramı tam da bu noktada devreye giriyor. Şirkete yapılacak beşerî yatırımlar ile rekabette başarı şansı artacak.
Beşerî yatırım dediğimiz konu bir şirketin markalaşmasından, kurumsallaşmasına; insan kaynakları yapısının sağlıklı şekilde oluşturulmasından, organizasyonel yapılanmanın sağlanmasına kadar şirketin tüm yönetimsel süreçlerini kapsayan bir alandır. Yani üretimin fiziki unsurlarının dışındaki tüm süreçlerin oluşturduğu alana beşerî alan denir. Bu alana yapılan yatırım şirketin ürettiklerini global ölçekte satılmasını hedeflemek için yapılacak çalışmalar olacaktır. Yeni çağda ticarette bulunan şirketlerin hedefi dünya pazarı olmalıdır. Bu kadar geniş bir habitata cevap verebilecek şekilde çalışmalar yapılması gerekiyor.
Devlet, özel sektör ilişkisine baktığımızda ise orada da değişimler söz konusu olacak. Devlet, özel sektörün pazarını genişletmesi için lobicilik faaliyetinde bulunacak bir paydaşı haline gelecek. Devletlerin gücü sınırları içinde merkezi olan süper güçlü devasa şirketlerin sayısı ile ölçülecek. Fakat sadece bu değil aynı zamanda şirketlerin ürünlerin ya da hizmetlerinin dünya pazarında daha etkin olması için diğer ülkelere lobicilik faaliyetinde bulunacak. Yani iki ana görevi olacağını söyleyebiliriz. Devasa şirketlerin ülkelere çekmek için elbette birçok teşvik, avantaj ve istisnalar sağlaması gerekecek. Bunun karşılığında merkezi o ülkede olması demek devlet için vergi geliri anlamına gelecek. Şirketin ölçeği arttıkça elde edilecek vergi geliri de artmış olacak. Diğer yandan yapacağı lobicilik ile devasa şirketin başka ülkelere ürün/hizmet satışı yapıyor olması da ekstra vergi geliri olacak. Yani devlet özel sektör için hem yer sağlayan hem de lobi yapan bir yerde konumlanacak. Özetle devlet-özel sektör ilişkisi sadece vergi ve diğer resmi işlemler ilişkisinden öte bir noktada olacak. Bunun için devlet organizasyonunda kurulacak yeni birimler ve istihbarat servisi aktif görevler alacak. Çünkü devasa şirketleri ülkelere çekmek o kadar da kolay olmayacak.
Özetle yeni çağda küçük işletmelerin varlığı son bulacak. Orta üst ve üst ve devasa segmentte yer alan şirketler için hayatta kalma şansı olacak. Bunun için üretim kadar önemli olan beşerî yatırımlar gerekecek. Bu sayede üretimi ve satışı sağlıklı şekilde yapılmasının önü açılacak. Özellikle üst ve devasa segmentte yer alan şirketler için devlet kritik bir noktada paydaş olacak. Üretim yeri sağlamada ve lobicilik konusunda sorumluluk alması gereken bir yerde konumlanacak. Yeni çağdaki oyun bu şekilde kurulacak. Geçiş süreci içinde olduğumuzu düşünürsek tüm paydaşlar altyapı çalışmalarını bu vizyona göre göre yapmaları gerekmektedir. Aksi durumda yeni çağda başarı şansı bulamayacak. Yeni çağ için herkesin hazır olması şart.
İlk yorum yapan siz olun