2019 yılında covid 19 virüsünün yol açtığı pandemi ile dünya yeni bir çağa girdi. Yeni çağda eski çağın tüm kuralları tüm hızıyla değişmeye devam ediyor. Artık kesin olan bir şey var ki, dünya tek pazar haline geldi. Bu durumun geriye dönüşü yok artık.
Hal böyle iken, özel sektörde bulunan şirketler, üretim tekniklerinden pazarlama tekniklerine; yönetimden insan kaynaklarına kadar tüm süreçlerinde global uyumlama yapması gerekiyor. Türkiye gibi girişimciliğin ve özel sektörün gelişmediği ülkelerin, gelişmiş ülkelerin oyuncularına göre daha geride olduğu gerçeği vardı. Fakat yeni çağ ile herkes aynı noktada başlıyor oyuna. Dolayısıyla geç kalınmış bir şey yok. Hatta geç kalınmaya geç kalınmadı. Fakat önümüzde çok da vakit olduğu söylenemez. Bir an önce harekete geçilmeli.
Özel sektörün yeni çağda başarılı olmasının tek yolu, geçmişte yaptığı hataları yapmaması olacak. Kalite odaklı bir üretimin olmadığı, yönetime önem verilmediği, beşerî yatırımdan uzak, şirket sahiplerini zengin etmeye yönelik politika veya stratejilerini sonsuza kadar terk etmeleri gerekiyor. Şirketlere beşerî yatırımın her zaman ilk sırada bulunacak yatırım kalemi olması gerekiyor. Kaliteli üretim, rekabet, yenilikçilik vazgeçilmezleri olmalıdır. Bu zamana kadar yapılan en önemli hata, rekabetin fiyatlamada yapılmasıydı. Kalite göz ardı edilerek en ucuza satışın rekabet olduğu düşüncesiyle geçti seneler. Bunun içinde maliyetleri azaltmak içine büyük çaba içerisine girildi. Vergiden kaçırmalar kayıt dışı ekonomiyi doğurdu. Personel maliyetlerinin düşürülmesi çalışan kesimin standardını yükseltememesine ve çalışan kesimin niteliksizleşmesine sebep oldu. Gelinen noktada mavi ve beyaz yakalı işlerde çalıştırılacak personel bulunamıyor. Maliyetlerin düşürülmesi yönetim tekniklerinden uzak, kara kalem çalışmalarıyla yapıldığı için bugün bu noktadadır özel sektör. Global ölçekte faaliyet gösteren süper güçlü diyebileceğimiz Türk şirketi sayısının azlığı da bunun delilidir.
Yeni ürün veya hizmetlerin inovasyonu ve geliştirilmesi, buna bağlı üretim tekniklerinin geliştirilmesi ve dünyaya hitap edecek ürün veya hizmet üretmek çok önemli olacaktır. Bu sebeple yönetim biliminin ışığından şirketlerin yönetimi yapılması gerekiyor. Tüketici davranışlarının hızla değiştiği günümüzde şirketlerin üretim stratejileri, istek ve ihtiyaçlarla uyumlu olmalıdır. Aksi durumda hareket eden şirketler yok olmaya mahkûm olacaklardır.
Global ölçekte faaliyet gösterecek şirketlerimizin tek kurtuluşu yönetim bilimi olacaktır. Yönetim biliminin emredici kuralları içerisinde hareket edilirse başarılı gelecektir.
Özel sektörün global lige yükselmesi için devlete de iki önemli görev düşmektedir. Birincisi devletler yeni çağda özel sektör için lobi görevini yerine getirecek bir kaldıraç olmalıdır. İkincisi de özel sektörün büyümesi için finans kaynağı yaratmasıdır. Özellikle Türkiye gibi sermayesi yetersiz girişimlerin çoğunlukta ve şirketlerin fona erişimin kısıtlı olduğu ülkelerde bu görev çok önem taşımaktadır. Bu iki önemli görevi göz ardı eden devletlerin başarısızlığı kesindir. Bunun için özel sektör ile devlet arasındaki iletişimin daha sıkı olması gerekiyor.
Sonuç olarak, özel sektörün global lige yükselmesi için, devletin de özel sektörün de majör ölçekte reformlar yapması gerekiyor. Herkes üzerine düşeni layığı ile yaparsa başarının gelmemesi içten bile değildir. Global ölçekte faaliyet gösteren şirketlerin sayısının artması ülkeyi dolayısıyla da devleti daha güçlü yapacaktır. Kelebek etkisi yaratacak bu durumun bir an önce başlaması ve ilk kelebeğin kozasından çıkıp kanatlanması gerekmektedir.
İlk yorum yapan siz olun