Bir toplumu kalabalıktan veya gruptan ayıran birtakım değerler vardır. Tarih bu değerlerin başında gelmektedir. Tarih kalabalığı toplum haline getiren ortak geçmiştir. Geçmişi bir olan toplum bugün için aidiyet hisseder, yarını inşa etmede vizyon kazanır. Tarih bu kadar önemlidir.
Yeni çağla birlikte savaşlar şekil değiştirerek askeri formdan diğer alanlara kaydı. Tarih de bu alanların başında gelmektedir. Çünkü ortak geçmişin yok edilmesi; toplumun toplum olma vasfını yok eder. Toplum, kalabalık ya da grup haline döner. Bu da o ülkenin fiili olarak var olsa da özü itibariyle yok olmasına sebep olur. Bu yeni çağın sömürge ülke yapma kuralıdır. Toplum farkında olmadan işgal edilmiştir ve ekonomi başta olmak üzere tüm kaynakları sömürülmektedir. Toplum ise sürekli çatışma halinde olduğu için, derin uykudadır ve hiçbir şeyin farkında değildir. Bu sebeple de herhangi bir reaksiyon veremez. Toplumu felce uğratan bir durum olduğunu da söyleyebiliriz. Tarihi önce yok eder sonra yaşanmamış yalan bilgileri tarih diye topluma sunulmaya başladığında savaş kazanılmaya başlıyor.
Ülkemizde bu savaşı yürütmektedir. Emperyal güçlerin Türkiye’yi kontrol altına almak için dezenformasyon savaşını yıllardır sürdürmektedir. Bu savaş Birinci Cihan Harbi sonrasında başladı. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, toplumsal değerler bakımından, geçişin sağlıklı yapılmaması en büyük darbe oldu. Geçmişe dair tarihe dair miras Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sağlıklı şekilde aktarılamamıştır. Atatürk dönemi sonrasında da bürokratik vesayeti ele alan emperyal güçler olmayan ve yaşanmayan şeyleri tarih diye yıllarca okullarda okuttular. Bu sayede toplumda yalan yanlış bilgilerden bezeli bir tarih örüntüsü oluştu.
Sözde aydınlar ve kanaat önderleri, senelerce yanlış bilgilerden oluşan tarihi topluma anlattı. Toplumu bu bilgiler üzerinden kutuplaştırmayı hedeflediler ve başarılı oldular. Toplum doğrusuyla yanlışıyla geçmişine sahip çıkmıyor. İki kesime ayrıldı ve iki kesimin tarihi farklı. Sanki farklı coğrafyada yaşayan iki ayrı millet gibi bambaşka hikayeler, sözde yaşanmışlıklar ve değerlerden oluşan tarihe sahip.
Bu durumu ortadan kaldırmak ve dezenformasyon savaşından galip gelmek için gerçek tarihi gün yüzüne çıkarmak için çalışma yapmak gerekiyor. Bu çalışma, kurulacak, yönetim tarihi enstitüsü ile kurumsal halde gerçekleşmelidir. Enstitünün tüm toplumu aydınlatma gibi bir görevi olmalıdır. Devlet üst yönetim ekibinde yar alacakların mutlaka tarih bilgisinin olması zorunlu hale getirilmelidir.
Toplumun birlik içinde huzur içinde olmasının yolu ortak geçmişe sahip olduğunu hatırlatmaktır. Yani topluma toplum bilincini, milli bilinç içerisinde, aşılamak gerekiyor. Toplumun bozuk olduğu bir ülkede, devlet ne yaparsa yapsın, sağlıklı bir yönetimin olduğu ülkeden bahsedemeyiz.
Tarih, bir ülke için milli güvenlik sorunudur. Nasıl ki sınırları korumak devletin göreviyse tarihi korumak da aynı hassasiyette devletin görevidir. Hatta öncelikli görevlerinden biridir. Tarih, bir ülkeyi, ülke yapan değerlerin başında gelmektedir. Tarihe sahip çıkmak sadece devletin değil toplumdaki tüm bireylerin görevidir. Gerçek tarih, değiştirilmeyecek şekilde yerini almalıdır. Tarih, bir ülkenin birlik içinde yaşamanın sınırlarıdır. Bu sınırlar, yabancıların asla giremeyeceği şekilde titizlikle korunmalıdır.
İlk yorum yapan siz olun