Bulunduğumuz coğrafya, birçok açıdan olduğu gibi, tarımsal olarak da fırsatlar barındırmaktadır. Dünyanın tarım merkezi olabiliriz. Bu kadim topraklar, uygulanacak doğru politikalarla, tarım merkezi haline getirilebilir. Başta devletimiz olmak üzere sektörün tüm paydaşlarına bu önemli hedef için görev ve sorumluluk düşmektedir.
Türkiye’nin karasal büyüklüğünün yaklaşık yüzde 30,8′ ini tarım alanları oluşturuyor. (AA, Leyla Ataman Koyuncuoğlu, 06.05.2017) Bu alan üzerinde geliştirilecek ve uygulanacak doğru tarım politikalarıyla bahsettiğimiz hedefe ulaşılabilir.
İklim değişikliği, su kaynağındaki kirlenmeler, kıtlık, göç ve diğer faktörlerin sonucu olarak, önümüzdeki yılların en önemli gündemi tarım olacaktır. Kıtlık hali ortaya çıktığı zamanda ülkeler, kendine yeterlilik refleksi gereği tarımsal ürünlerini ihraç etmeyecek, sadece kendi ihtiyaçları için kullanma yoluna gidecektir. Nasıl ki pandemi döneminde ülkeler maske yüzünden kriz yaşadı ve başka ülkelere giden maskelere el koymalara giden çatışmalar yaşandıysa, tarımda da benzer olayların yaşanması muhtemel gibi gözüküyor. Tedbir almak için geç kalmadık. Daha fazla geç kalmadan şimdiden çalışmalar başlanmalıdır.
Ülkemizde özellikle Cumhuriyet döneminden sonra kentlere göçün arttığını görmekteyiz. Yukarıda yer alan yıllara göre kır ve kent nüfusu grafiğine baktığımızda; 1923-1948 yılları arasında pek fazla olmasa da 1948’ den sonra kırsaldan kente göçün hızlandığını görüyoruz. 1980’ li yıllarda kır ve kent nüfusunun eşitlendiğini, sonraki yıllarda ise kent nüfusunun kır nüfusunu geçtiğini görüyoruz. Kentlere göçün nedeninin daha iyi şartlarda yaşam isteği, refah şartlarda yaşama ve zenginleşme isteği olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu düşüncenin sonucu olarak tarımla uğraşmanın alt sınıf işi olduğu algısı oluştu ve tarımdan uzaklaşma başladı. Bu durumun nedenlerinin ve etkileyen faktörlerinin sosyolojik olarak incelenmesi gerekiyor. Aradan geçen onlarca yıl sonunda, tarımın ne denli kıymetli olduğunu tüm dünya gibi biz de gördük. Kentlere göç de planlı yapılmadığı için, istenenlere ulaşılamadığı görüldü. Hatta kentlerdeki sosyoekonomik sorunlar nedeniyle kırsala dönüşler başladı. Bu acı dersin alınması için uzun yıllar gerekti.
Tarım politikaları kapsamında ilk yapılması gereken, tersine iç göç politikası oluşturulmalı ve devletin ters göçe teşvik etmesi olacaktır. İkinci olarak ise tarımla uğraşanların profesyonel olarak bu işi yapmalarını sağlayacak tarım okullarını açarak profesyonel çiftçi yetiştirecek eğitim sistemini kurmaktır. Bu sistemin kurulması tarımın geleceği adına çok önem arz etmektedir.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte tarımdaki metotlar ülkemiz tarımında uygulanabilir hale gelmelidir. Bunu ulaşılabilir ve sürdürülebilir hale getirmek gerekiyor. Yapılacak üretimin verimli olması çok önemlidir. Doğallıktan uzaklaşmadan az maliyetle daha çok ürün alma mottosu ile hareket edilmesi ülkemizin menfaatine olacaktır.
Tarım ile uğraşan herkese eğitim verecek, profesyonel çiftçiler yetiştirecek “tarım okulları” kurulmalıdır. Böylece daha verimli üretimlerin yapılması sağlanacağı gibi toplumda da çiftçiliğin profesyonel bir meslek bilinci de oluşturulmuş olacaktır. Bu bilinçten öte eğitim ile daha verimli üretim vizyonunun değerli olduğunu söylemek gerekiyor. Tarım okulları ciddi katma değer yaratacak büyük bir adımdır.
Tarım konusuna milli egemenlik ve milli güvenlik bakış açısıyla bakılması gerektiğini düşünüyorum. Şimdiden tedbir alınmazsa ilerleyen yıllarda küresel ölçekte yaşanacak kriz, savaş ve çatışmalarda bu dediğimin haklılığı ortaya çıkacaktır. Devletimiz de politika oluşturma sürecinde paydaşlarla sıkı iletişim içinde olarak katılımcı yönetim örneği sergilemelidir. Sektörün tüm paydaşları tarım politikalarına sahip çıkmalıdır.
Tarımı diğer sektörlerle sıkı bir iş birliği içinde olmasını sağlamalıyız. Özellikle teknoloji, tarımın ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Tarım 4.0 ile verimli üretim konusunda dünyaya örnek olacak çalışmalar yapabiliriz. Yüzyıllardır tarımla uğraşan bir millet olarak, geçmişten gelen deneyimimizi teknoloji ile birleştirdiğimizde olağan üstü bir bilgi ortaya çıkacaktır. Bunun bilinci ile hareket edersek kazanırız. Ama tarımı bu zaman kadar olduğu gibi, geri plana atacak olursak ilerleyen yıllarda bunun acısını çekeriz.
İlk yorum yapan siz olun