Büyüklüğü ne olursa olsun ister özel sektör ister devlet yönetimi, her organizasyonun bağımsız yönetim ilkeleri ışığında yönetilmesi gerekmekte ve yönetim sisteminin belli modeller üzerinde inşa edilmesi gerekmektedir. Bahsedilen modelin organizasyona uyumlu hale getirilmesi yönetim uzmanlarının en zorlandıkları noktadır. Çünkü organizasyonun yönetim kültürünün yönetim sistemine baskın gelme refleksi ve gücü elinde tutma isteği ile geliştirdiği direnç, ideal bir yönetim sistemi kurmanın önünde en büyük engellerdir.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, hemen hemen her alanda olduğu gibi, yönetim alanı da basite indirgenmiştir. Bu sebeple herkesin yönetim üzerine söyleyecek bir sözü vardır ve doğruluğu konusunda da emindir. Hal böyle olunca yönetim uzmanları, organizasyonlarda yönetim sistemini kurarken bu düşünceler arasında boğulmaktadır. Hele ki organizasyonun başındaki kişinin, düşüncelerinin doğruluğu konusunda kesin ve kati bir tutumu varsa, yönetim sisteminin kurulması yönetim uzmanları ile organizasyonun başındaki kişi arasında önce gizli sonra açık bir savaşa neden olur. Herkes gücü elinde tutmak ve gücün tek sahibi olmak ister. Bu insanın içgüdüsünde olan bir eğilimdir. Bu sebeple de organizasyonların yönetim kademesinde güç savaşı yaşanır. Vesayet olarak bilinen savaşta, yönetim kültürünü yönetim sistemi haline getirerek gücü ele geçirme mücadelesi yaşanır. Yönetim uzmanları, bir organizasyonda olması gereken ideal sistemi tasarlar, kurar ve yaşamsal hale getirirler. Fakat yöneticiler bu sistemde gücün ellerinden gitmemesi için sabote eder. Yöneticiler için bu durum önemli değildir. Onlar için önemli olan yönetim gücünün ellerinden gitmemesi ve organizasyona mutlak hakimiyet sağlamasıdır. Fakat hiçbir organizasyonda güç tek elde olmaz, olamaz. Mutlaka yönetim mekanizmasının bir yerinde patlak verir. Böylece bu güç organizasyonun başındaki kişinin ya da yöneticilerinin ellerinden gider. Bu mekanizma, içeriden organizasyon kaynaklı olabileceği gibi; ekonomik ve diğer koşullardan dolayı dışsal kaynaklı da olabilir.
Genellikle devlet yönetimlerinde daha sık yaşanabilecek bir durum iken, özel sektörde de yaşanması muhtemeldir. Özel sektörde orta ve büyük ölçekli şirketlerde yaşanma olasılığı çok daha fazladır. Kobi ve mikro kobilerde bu durum sadece aile şirketlerinde yaşanabilir. Onun dışında kalan kesimde bu ve benzer durumların yaşanması pek mümkün değildir.
Yönetim uzmanlarınca kurumsallaşma önerilerinin temel sebebi tam olarak budur. İdeal bir yönetim sisteminin kurulması için kurumsal bir yapı gerekmektedir. Bunun için kurumsallaşma öncelikle zihinlerde inşa edilmeli sonrasında hayata geçirilmelidir. Aksi durumda başarısızlık yaşanır. Güç ve vesayet savaşlarının en sık yaşandığı organizasyonlar devlet yönetimlerinde görülür. Güç savaşlarının çözümü ise, yönetime gelen kadroların belirli bir süreyle rotasyona tabi tutulmasıdır. Aynı kişilerin uzun yıllar aynı pozisyonda kalması güç vesayeti savaşını ortaya çıkartacaktır. İktidar aynı olsa bile kadroların azami beş yılın sonunda değişmesi, organizasyonun yönetiminin sağlığı açısından, şarttır.
Sonuç olarak yönetim sisteminin tüm görüşlerden bağımsız şekilde ideali model alınmalı ve inşası buna göre kurumsallaşma standartları çerçevesinde yapılmalıdır. Kimsenin gücü elinde bulundurmadan kurumsal ilkeler ışığında çalışılması organizasyonu daha da ileri götürecek yegâne araçtır.
İlk yorum yapan siz olun